Futbol, 1800'lü yıllardan, günümüze kadar gelen ve kitleleri arkasından sürükleyen bir tutkudur.Ülkelerin kozlarını savaş meydanları yada arenalar yerine, artık yeşil sahalarda göstermeyi yeğlediği farklı renklerin farklı kültürlerin buluşma noktasıdır.Kimilerine göre futbol sadece bir oyundur, kimilerine göre sadece Almanların kazandığı bir güç gösterisidir.Kimilerine göre futbol Portakallardır, kimilerine göre Sambacılardır, Gök Mavililerdir.Sonuçta futbol hep futboldur.Aslında futbolu açıklamak için sadece kelimeler yetmiyor.Bazen anlamsızca tutkunu olduğun renklerin peşinden sürükleyip götürüyor, bazende aldığın bir mağlubiyet içinden bir parça kopmuşçasına canını acıtıyor.Sonuçta futbol tutkusu her dönem devam ediyor.
İngiliz icadı bu tutkuya, Futbol Tarihi boyunca yol arkadaşı olarak, sistemler eşlik etmiş.İlk yıllarında karmaşık oynanan bu oyuna daha sonra akil insanlar müdahale etmiş ve ilk hamlede Macarlardan gelmiş.Savunma oyuncuları ile hücum oyuncuları arasında sayısal dengeyi sağlamak amacıyla geliştirdikleri sistemin adını ''Piramidal Sistem'' olarak belirlemişler.Daha sonra İsveçliler bu sistemi geliştirmişler ve ismini de ''Sürgü Sistemi'' koymuşlar.Daha sonraları ofsayt kuralının gelmesiyle İngilizler müdahil olmuş ve onlarda kendilerine has olan ''Klasik Oyun Sistemi''ni geliştirmişler.İngilizleri uyguladığı ''Klasik Oyun Sistemi'', daha sonraki yıllarda İtalyanların uyguladığı ''Cotenaccio'' İsviçrelilerin uyguladığı ''Riegel'' ve Avusturyalıların uyguladığı ''Avusturya Sistemine'' öncülük etmiştir.
İngiliz icadı bu tutkuya, Futbol Tarihi boyunca yol arkadaşı olarak, sistemler eşlik etmiş.İlk yıllarında karmaşık oynanan bu oyuna daha sonra akil insanlar müdahale etmiş ve ilk hamlede Macarlardan gelmiş.Savunma oyuncuları ile hücum oyuncuları arasında sayısal dengeyi sağlamak amacıyla geliştirdikleri sistemin adını ''Piramidal Sistem'' olarak belirlemişler.Daha sonra İsveçliler bu sistemi geliştirmişler ve ismini de ''Sürgü Sistemi'' koymuşlar.Daha sonraları ofsayt kuralının gelmesiyle İngilizler müdahil olmuş ve onlarda kendilerine has olan ''Klasik Oyun Sistemi''ni geliştirmişler.İngilizleri uyguladığı ''Klasik Oyun Sistemi'', daha sonraki yıllarda İtalyanların uyguladığı ''Cotenaccio'' İsviçrelilerin uyguladığı ''Riegel'' ve Avusturyalıların uyguladığı ''Avusturya Sistemine'' öncülük etmiştir.
Bugün futbolumuzda en çok konuşulan tartışılan ve gündem yaratan konuların başında gelen futbol sistemlerine en can alıcı müdahale yine İngilizlerden gelmiş.Futbol literatürüne stoper kelimesini yerleştiren İngilizler, 1930'lu yıllarda geliştirdikleri WM sistemiyle günümüzde kullandığımız bir çok sistemin temelini oluşturmuşlar.Tabi her ülke bu WM sistemini çeşitlendirerek kendi oyun sitillerini yaratmışlar.Kimisi (Brezilya) 4-2-4 olarak kullanmış, kimisi 4-2-4 sistemindeki defans zafiyetlerinden dolayı daha sağlam oynamak için 4-3-3'ü keşfetmiş.Elinde Beckenbauer gibi çağdaş bir liberosu olanlar 1-3-3-3 sistemini kullanmış, kimisi bu sistemi geliştirerek 3-4-3 sistemini yaratmış.Kimisi (İngilizler) kanatları daha etkin kullanıp savunmada daha sert oynamak için 4-4-2 sistemini keşfetmiş.Geliştirilen her yeni sistemde hep bireysel oyuncu performansları etkili olmuş.Sizinde anlayacağınız gibi akil futbol adamları elindeki malzemeye göre, sahada oynayacakları bir sistem oluşturmuşlar.Tıpkı günümüz Türkiye'sinde olduğu gibi.
Sezon başından beri ligimizde bir çok maçı takip ettim.Bir çoğunu stadda çıplak gözle izledim.Bursaspor, Gaziantepspor, Gençlerbirliği, Kayserispor, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, maçlarını stadda canlı olarak izlediğim takımlardı.Tabi birde bu takımlara ilaveten renklerine gönül verdiğim Mersin İdman Yurdu'nun bir çok maçını canlı olarak takip ettim.Gördüğüm, tüm bu takımların oyun formatının 4-2-3-1 olmasıdır.Ayrıca bu takımlara ilaveten, Karabükspor, Manisaspor, Ankaragücü, Sivasspor, Orduspor, Eskişehirspor'uda zaman zaman 4-2-3-1 oynayan takımlar listesine ilave edebiliriz.Ligimizdeki 18 takımdan tam 14'ü oyun formatı olarak bu sistemi kabullenmişler.Tabi zaman zaman rakibe göre sistemde değişikler yapılıyor ama genelde 4-2-3-1 sistemi benimsenmiş.Şimdi bu 14 takıma baktığımızda ortak bir özellikleri gözüme çarpıyor.Hemen her takımda bir 10 numara diye tabir ettiğimiz forvet arkası bir futbolcu mevcut.Alex, Cernat, Murat Erdoğan, Moritz, Adrian, Alanzinho, Battallia, Furkan, Azofeifa, Querasma, Grosicki, Kamara, Wagner, Culio gibi sayabileceğimiz bir çok isim var.Yani 4-2-3-1 sistemi takımlarımız için bir yerde ihtiyaç değil mecburiyet.Eğer elinizde defansif yönü zayıf, vazgeçemeyeceğiniz bir hucuma dönük orta saha oyuncunuz mevcutsa ve bu oyuncudan maksimum verim almak istiyorsanız 4-2-3-1 dizilişi sizin için tam bir''ağrı kesici''dir.
Luciano Spalletti, 2005 yılında Roma'nın başına teknik adam olarak geldiğinde elinde bir Totti gibi 10 numara mevcuttu.Tıpkı bir önceki çalıştırdığı kulüp olan Udinese'deki 10 numara Antonio Di Natale gibi.Spalletti, Roma'yı tekrar keşfetmek yerine, Totti'den en fazla verim alabileceği oyun formatı olan 4-2-3-1 sistemini kullandı.Tıpkı Udinese'de olduğu gibi.Spalletti yaygın olarak kullandığı ve çok verim aldığı bu oyun sistemiyle İtalya'da, ''2006 Yılının Teknik Adamı'' ödülünü aldı.Birde Roma takımına üst üste 11 maç kazanma başarısını kazandırdı.Aynı sezon Şampiyonlar Ligi'nde de bir çeyrek final gördüler.Ülkemizde ise Alex faktöründen dolayı Fenerbahçe'nin, mecburi olarak kullandığı bu sistem sayesinde 4 şampiyonluğu olduğunu belirtelim.Birde son hafta kaybettikleri maçlardan dolayı 2 final gördüler.Geçen sezon, Nurullah Sağlam'ın göreve gelmesiyle, Mersin İdman Yurdu'nda vazgeçilmez olan 4-2-3-1 sistemi bize 28 yıl sonra Süper Lig'e merhaba deme şansı getirdi.Her ne kadar günümüz futbolu, artık forvet arkası olarak kullanılan 10 numara olarak tabir ettiğimiz oyunculara çokta sıcak bakmasa da ligimizde bu tarz oyuncu sayısı (Hepsi bir Hagi, Sergen ve Alex olmasa da) bir hayli fazla oluşundan ötürü 4-2-3-1 dizilişi ligimizin artık vazgeçilmez sistemlerinden biri olma yolunda ilerliyor.Zaten millet olaraktan takımlardaki hep 10 numaralara sempati duyarız ya.
Avrupa takımlarına baktığımızda, son zamanlarda öncelikli olarak koşan ve pitbull (ısıran) tarzı oyuncular aranırken, şimdi ise uzaylı olduğu düşünülen Messi'nin olağan üstü performansıyla, takımlar tekrar 10 numara oyuncu sevdasına düştüler.Barcelona'nın ezeli rakibi ve 4-4-2 dizilişini benimseyen Real Madrid, bir dönem takım için vazgeçilmez olan ve merkezi görev adamı olan Makalele ve bu tarz oyunculardan sonra, Mesut Özil'in takıma katılmasıyla 4-2-3-1 sistemine dikey geçiş yapan takımlardan.Geçen sezon 23 numarayı giyen Mesut Özil'e bu sezon 10 numaralı formayı teslim etmeleri bu belki sebepten ötürü olabilir.4-3-3 dizilişini çok iyi kurgulayan Katalan ekibi Barcelona'nın bile zaman zaman tercih ettiği bu diziliş her geçen gün endüstriyelleşen futbolda da artık işçi kavramının önemini azaltırken, takım halinde savunma ve takım halinde hucum yapma varyasyonlarını biraz daha ön plana çıkarıyor.Futbol seyirciside artık sahada defansif görevleri ön planda olan futbolcular yerine Messileri, C. Ronaldoları, Alexleri görmek istiyor.
Raymond Domenech tarafından 4-5-1 taktiğini kullanan ve defansif futboluyla izleyenleri sıkmaya başlayan Fransa Milli Takımı'da Lourent Blanc'ı takımın başına getirdikten sonra, oynadıkları son maçlarda Nasri, Martin Marvin, Gourcuff gibi futbolcularını sahada daha aktif kullanmak için bu sistemi tercih edenlerden.Keza 3-5-2 sistemiyle panzerler lakabını alan ve bir futbol ekolü olan Almanlarda 4-2-3-1 sevdasına düşenlerden.Bu sevdaya Almanları iten ise, yine Mesut Özil, Tomas Müller, Mario Götze gibi oyuncuların takımlarında da 4-2-3-1 siteminde oynamaları ve performanslarının en üst seviyede olmalarından dolayıdır.Bu sistemin mimarı olmasa da, futbol dünyasına bu sistemi yerleştiren ve kalıcı olmasını sağlayan Spalletti, artık yavaş yavaş eskimeye yüz tutan 10 numaraların tekrardan bir ihtiyaç haline dönüşmesine vesile olmuştur.Nasıl ki bir futbol dehası Ronaldinho, koşmadığı ve takım savunmasına yardımcı olmadığı için beğenilmeyip ülkesine gönderilmiş olsa da, yine koşmayan bir Totti bu sistem sayesinde takımında efsane olma yolunda ilerliyor.Keza bir dönem Real Madrid forması giyen Robinho'da Madrid günlerinde sistem kurbanı olan futbolculardan.Madrid ekibi Robinho transferinden sonra, oynayabileceği bir sistem geliştirmiş olsaydı, Robinho bugün düşüşte olan bir İtalya Ligi'nde değilde, Barcelona ile çok önceleri kafa yarışına giren bir Real Madrid'de çok rahat oynardı.
Sezon başından beri ligimizde bir çok maçı takip ettim.Bir çoğunu stadda çıplak gözle izledim.Bursaspor, Gaziantepspor, Gençlerbirliği, Kayserispor, Fenerbahçe, Beşiktaş, Trabzonspor, maçlarını stadda canlı olarak izlediğim takımlardı.Tabi birde bu takımlara ilaveten renklerine gönül verdiğim Mersin İdman Yurdu'nun bir çok maçını canlı olarak takip ettim.Gördüğüm, tüm bu takımların oyun formatının 4-2-3-1 olmasıdır.Ayrıca bu takımlara ilaveten, Karabükspor, Manisaspor, Ankaragücü, Sivasspor, Orduspor, Eskişehirspor'uda zaman zaman 4-2-3-1 oynayan takımlar listesine ilave edebiliriz.Ligimizdeki 18 takımdan tam 14'ü oyun formatı olarak bu sistemi kabullenmişler.Tabi zaman zaman rakibe göre sistemde değişikler yapılıyor ama genelde 4-2-3-1 sistemi benimsenmiş.Şimdi bu 14 takıma baktığımızda ortak bir özellikleri gözüme çarpıyor.Hemen her takımda bir 10 numara diye tabir ettiğimiz forvet arkası bir futbolcu mevcut.Alex, Cernat, Murat Erdoğan, Moritz, Adrian, Alanzinho, Battallia, Furkan, Azofeifa, Querasma, Grosicki, Kamara, Wagner, Culio gibi sayabileceğimiz bir çok isim var.Yani 4-2-3-1 sistemi takımlarımız için bir yerde ihtiyaç değil mecburiyet.Eğer elinizde defansif yönü zayıf, vazgeçemeyeceğiniz bir hucuma dönük orta saha oyuncunuz mevcutsa ve bu oyuncudan maksimum verim almak istiyorsanız 4-2-3-1 dizilişi sizin için tam bir''ağrı kesici''dir.
Luciano Spalletti, 2005 yılında Roma'nın başına teknik adam olarak geldiğinde elinde bir Totti gibi 10 numara mevcuttu.Tıpkı bir önceki çalıştırdığı kulüp olan Udinese'deki 10 numara Antonio Di Natale gibi.Spalletti, Roma'yı tekrar keşfetmek yerine, Totti'den en fazla verim alabileceği oyun formatı olan 4-2-3-1 sistemini kullandı.Tıpkı Udinese'de olduğu gibi.Spalletti yaygın olarak kullandığı ve çok verim aldığı bu oyun sistemiyle İtalya'da, ''2006 Yılının Teknik Adamı'' ödülünü aldı.Birde Roma takımına üst üste 11 maç kazanma başarısını kazandırdı.Aynı sezon Şampiyonlar Ligi'nde de bir çeyrek final gördüler.Ülkemizde ise Alex faktöründen dolayı Fenerbahçe'nin, mecburi olarak kullandığı bu sistem sayesinde 4 şampiyonluğu olduğunu belirtelim.Birde son hafta kaybettikleri maçlardan dolayı 2 final gördüler.Geçen sezon, Nurullah Sağlam'ın göreve gelmesiyle, Mersin İdman Yurdu'nda vazgeçilmez olan 4-2-3-1 sistemi bize 28 yıl sonra Süper Lig'e merhaba deme şansı getirdi.Her ne kadar günümüz futbolu, artık forvet arkası olarak kullanılan 10 numara olarak tabir ettiğimiz oyunculara çokta sıcak bakmasa da ligimizde bu tarz oyuncu sayısı (Hepsi bir Hagi, Sergen ve Alex olmasa da) bir hayli fazla oluşundan ötürü 4-2-3-1 dizilişi ligimizin artık vazgeçilmez sistemlerinden biri olma yolunda ilerliyor.Zaten millet olaraktan takımlardaki hep 10 numaralara sempati duyarız ya.
Avrupa takımlarına baktığımızda, son zamanlarda öncelikli olarak koşan ve pitbull (ısıran) tarzı oyuncular aranırken, şimdi ise uzaylı olduğu düşünülen Messi'nin olağan üstü performansıyla, takımlar tekrar 10 numara oyuncu sevdasına düştüler.Barcelona'nın ezeli rakibi ve 4-4-2 dizilişini benimseyen Real Madrid, bir dönem takım için vazgeçilmez olan ve merkezi görev adamı olan Makalele ve bu tarz oyunculardan sonra, Mesut Özil'in takıma katılmasıyla 4-2-3-1 sistemine dikey geçiş yapan takımlardan.Geçen sezon 23 numarayı giyen Mesut Özil'e bu sezon 10 numaralı formayı teslim etmeleri bu belki sebepten ötürü olabilir.4-3-3 dizilişini çok iyi kurgulayan Katalan ekibi Barcelona'nın bile zaman zaman tercih ettiği bu diziliş her geçen gün endüstriyelleşen futbolda da artık işçi kavramının önemini azaltırken, takım halinde savunma ve takım halinde hucum yapma varyasyonlarını biraz daha ön plana çıkarıyor.Futbol seyirciside artık sahada defansif görevleri ön planda olan futbolcular yerine Messileri, C. Ronaldoları, Alexleri görmek istiyor.
Raymond Domenech tarafından 4-5-1 taktiğini kullanan ve defansif futboluyla izleyenleri sıkmaya başlayan Fransa Milli Takımı'da Lourent Blanc'ı takımın başına getirdikten sonra, oynadıkları son maçlarda Nasri, Martin Marvin, Gourcuff gibi futbolcularını sahada daha aktif kullanmak için bu sistemi tercih edenlerden.Keza 3-5-2 sistemiyle panzerler lakabını alan ve bir futbol ekolü olan Almanlarda 4-2-3-1 sevdasına düşenlerden.Bu sevdaya Almanları iten ise, yine Mesut Özil, Tomas Müller, Mario Götze gibi oyuncuların takımlarında da 4-2-3-1 siteminde oynamaları ve performanslarının en üst seviyede olmalarından dolayıdır.Bu sistemin mimarı olmasa da, futbol dünyasına bu sistemi yerleştiren ve kalıcı olmasını sağlayan Spalletti, artık yavaş yavaş eskimeye yüz tutan 10 numaraların tekrardan bir ihtiyaç haline dönüşmesine vesile olmuştur.Nasıl ki bir futbol dehası Ronaldinho, koşmadığı ve takım savunmasına yardımcı olmadığı için beğenilmeyip ülkesine gönderilmiş olsa da, yine koşmayan bir Totti bu sistem sayesinde takımında efsane olma yolunda ilerliyor.Keza bir dönem Real Madrid forması giyen Robinho'da Madrid günlerinde sistem kurbanı olan futbolculardan.Madrid ekibi Robinho transferinden sonra, oynayabileceği bir sistem geliştirmiş olsaydı, Robinho bugün düşüşte olan bir İtalya Ligi'nde değilde, Barcelona ile çok önceleri kafa yarışına giren bir Real Madrid'de çok rahat oynardı.
0 yorum:
Yorum Gönder